Hoşgörülü yazar önsözü : Bu yazıyı okuyanlar ikiye ayrılır : "Ben zaten böyle düşünüyordum ki" ve "Benim de böyle düşünmem lazım". Diğer opsiyonlar devre dışı bırakılmış olup, bu duruma farklı bir bakış açısıyla yaklaşan herkesin peşine düşerim.
Vicdan. Altı harfin 1/574312172 ihtimalle bir araya gelmesiyle oluşan bir sözcük. Ve hayatımız boyunca neredeyse bu ihtimal sayısı kadar aklımıza gelir. Ama o kadar sinsidir ki, genelde karşımıza farklı bir formla, durumla, duyguyla ortaya çıkar. Ortaya çıktığı anda çözümü ise geçici ve kalıcı olmak suretiyle iki şekilde mevcuttur.
Geçici çözüm, halk arasında bilinen adıyla vicdan rahatlatma eylemi, insan bedeninde ve ruhunda aspirin etkisi yaratır. Diğer canlılara karşı hissettiğimiz acımak, üzülmek gibi duyguların doğal sonucudur. Ve bu duygulardan herhangi birini hissettiğiniz anda artık geriye dönüş imkansızdır. Çünkü bu durumdan sonra yapacağınız eylemlerin -çoğunluğu değil- tamamı geçici çözümdür. Örneğin yolda bir dilenciyi gördüğünüz anda sistem harekete geçer. Eğer para verirseniz tamamen acıma duygusundan ötürüdür. "Bunların jipleri bile var ya" düşüncesi ise bu sistemden en basit şekilde kaçış yöntemidir. Ya da televizyonda her gördüğümüzde bizi kahreden bir şehit haberi. Üzülmeniz dolayısıyla bir şehit ailesine yardımda bulunabilirsiniz, bu mutsuzlukla diğer insanlara farkındalık yaratmak amacıyla -farkındalık böyle yaratılmıyor malesef- sosyal medyada yazı yazabilirsiniz veya inancınızla paralel olarak bir dua okuyabilirsiniz, böylece görevi başarmışlık hissi tüm bedeninizi kaplar ve aspirin değil apranax fort (sanırım daha güçlüydü bu) etkisi yaratır. Yok edilmiş herhangi bir hayat için sevinenler de olacaktır maalesef ve onların vicdan rahatlatmak için sığındığı bahanelere hiç bir ağrı kesici çözüm olamaz.
Bu kadar konuştun da artık kalıcı çözüme geç dediğinizi duyar gibiyim. Fakat önceden uyarmalıyım ki bundan sonra okuyacağınız kısım, zaman zaman vücudunuzdaki ağrıları ağrı kesici ile durdurulamaz duruma getirecektir.
Algı: Bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma. Bu eylem hayatın her alanında, özellikle üzerinde çalıştığımız herhangi bir durum, fikir vs. ile birlikte kendisini daha çok gösterir. Algının açılması ile genellikle elde edilen tarifsiz mutluluk paha biçilemezdir. Mutluluğu bu düzeyde yaşamaksa önyargıları kırmaktan geçer. Ancak algı, vicdanla birleştiğinde tarifsiz bir durum oluşur. Çünkü vicdan algısı yavaş yavaş açılmaya başladığında kapanması çok zordur. İçerisinde bulunduğunuz o anda kendinize soracağınız tek bir soru, açılmasına yetecektir. (Bu kısımdan sonrasını fonda bu şarkıyla okuyunuz..)
"Neden?"
Geri dönülemez nokta. Ve bu noktadan sonra gerçek vicdan harekete geçer hiç bir kelimenin, duygunun arkasına gizlenmeden. Az önce verdiğim örneklere geri dönelim. Dilenen birisini gördüğünüzde dilencinin neden orada olduğunu sorgulamakla açılış yapılır. Sonra gerisi çorap söküğü gibi başlar. Neden parayı bu şekilde kazanmaya çalışıyor? Neden emek olgusu bu insanda yerleşmedi? gibi sorularla devam eder. Ya da diğer örneği düşünelim. Neden şehit oldu? ile başlayan sorular sizi o kadar farklı yerlere götürür ki kendinizi daha önce keşfetmediğiniz bir bilgi okyanusunda bulabilirsiniz. Neden bir insanın hayatını elinden alacak ve ailesini mahvedecek kadar vahşice bir eylem yapıldı, neden bu eylemi yapan insanlar dış etkenlerin etkisinde kalıyor ve böyle eylemler gerçekleştiriyor, neden insanlar bunu yapmak zorunda hissetti kendini gibi.Bu sorulara cevap verebilmeye başladınız diyelim. Cevapladığınız her bir "Neden?" size vicdanınıza kalıcı çözüm getirmez ancak kalıcı çözüme götürür. Ve çözüm aşağıdaki sorudadır:
"Bu nedenlerin çözümü için ben ne yaptım?"
Gerçekten ne yaptık? İnsanların hayatlarını kaybetmemesi adına, adil bir toplumda yaşamak adına, gerçek eğitimin verilmesi adına, bizim dışımızdaki canlıları beslemekten öte onlara bizim beslememizin, korumamızın gerekmediği yaşam alanları oluşturmak adına ne yaptık? Onlara kalıcı çözümü bulmak adına herhangi bir hamle yaptık mı? Geçici çözümlerle kendimizi avutmamızın nedeni ne ? Dünyadaki tüm sorunların çözümünü bir kişi getiremez, ama sorduğu "Neden?" sorularına gerçek çözümü bulabilmiş kişi erişeceği her bir insanın algısını değiştirerek kalıcı çözüm adına en güçlü adımı atar. Tüm insanların algısının değişmesi aynı şekilde olmaz ancak her insanın algısını değiştirmek için bir yol mevcuttur.
O yüzden bu yazıyı sonuna kadar sabrederek okuyan herkesten tek ricam, Dünya'ya geliş amaçlarını hatırlamaları ve bunun üzerine bi'şey yapmaları.
Düşün! Sorgula! Harekete geç!
Not: Yazının başlığını konuşmasında gördüğümde çok beğendiğim için çaldığım Emin Çapa'dan özür diliyorum.
(Alternatif Ey İnsan, Sen Vicdanını Nerede Kaybettin?)
Vicdan. Altı harfin 1/574312172 ihtimalle bir araya gelmesiyle oluşan bir sözcük. Ve hayatımız boyunca neredeyse bu ihtimal sayısı kadar aklımıza gelir. Ama o kadar sinsidir ki, genelde karşımıza farklı bir formla, durumla, duyguyla ortaya çıkar. Ortaya çıktığı anda çözümü ise geçici ve kalıcı olmak suretiyle iki şekilde mevcuttur.
Geçici çözüm, halk arasında bilinen adıyla vicdan rahatlatma eylemi, insan bedeninde ve ruhunda aspirin etkisi yaratır. Diğer canlılara karşı hissettiğimiz acımak, üzülmek gibi duyguların doğal sonucudur. Ve bu duygulardan herhangi birini hissettiğiniz anda artık geriye dönüş imkansızdır. Çünkü bu durumdan sonra yapacağınız eylemlerin -çoğunluğu değil- tamamı geçici çözümdür. Örneğin yolda bir dilenciyi gördüğünüz anda sistem harekete geçer. Eğer para verirseniz tamamen acıma duygusundan ötürüdür. "Bunların jipleri bile var ya" düşüncesi ise bu sistemden en basit şekilde kaçış yöntemidir. Ya da televizyonda her gördüğümüzde bizi kahreden bir şehit haberi. Üzülmeniz dolayısıyla bir şehit ailesine yardımda bulunabilirsiniz, bu mutsuzlukla diğer insanlara farkındalık yaratmak amacıyla -farkındalık böyle yaratılmıyor malesef- sosyal medyada yazı yazabilirsiniz veya inancınızla paralel olarak bir dua okuyabilirsiniz, böylece görevi başarmışlık hissi tüm bedeninizi kaplar ve aspirin değil apranax fort (sanırım daha güçlüydü bu) etkisi yaratır. Yok edilmiş herhangi bir hayat için sevinenler de olacaktır maalesef ve onların vicdan rahatlatmak için sığındığı bahanelere hiç bir ağrı kesici çözüm olamaz.
Bu kadar konuştun da artık kalıcı çözüme geç dediğinizi duyar gibiyim. Fakat önceden uyarmalıyım ki bundan sonra okuyacağınız kısım, zaman zaman vücudunuzdaki ağrıları ağrı kesici ile durdurulamaz duruma getirecektir.
Algı: Bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma. Bu eylem hayatın her alanında, özellikle üzerinde çalıştığımız herhangi bir durum, fikir vs. ile birlikte kendisini daha çok gösterir. Algının açılması ile genellikle elde edilen tarifsiz mutluluk paha biçilemezdir. Mutluluğu bu düzeyde yaşamaksa önyargıları kırmaktan geçer. Ancak algı, vicdanla birleştiğinde tarifsiz bir durum oluşur. Çünkü vicdan algısı yavaş yavaş açılmaya başladığında kapanması çok zordur. İçerisinde bulunduğunuz o anda kendinize soracağınız tek bir soru, açılmasına yetecektir. (Bu kısımdan sonrasını fonda bu şarkıyla okuyunuz..)
"Neden?"
Geri dönülemez nokta. Ve bu noktadan sonra gerçek vicdan harekete geçer hiç bir kelimenin, duygunun arkasına gizlenmeden. Az önce verdiğim örneklere geri dönelim. Dilenen birisini gördüğünüzde dilencinin neden orada olduğunu sorgulamakla açılış yapılır. Sonra gerisi çorap söküğü gibi başlar. Neden parayı bu şekilde kazanmaya çalışıyor? Neden emek olgusu bu insanda yerleşmedi? gibi sorularla devam eder. Ya da diğer örneği düşünelim. Neden şehit oldu? ile başlayan sorular sizi o kadar farklı yerlere götürür ki kendinizi daha önce keşfetmediğiniz bir bilgi okyanusunda bulabilirsiniz. Neden bir insanın hayatını elinden alacak ve ailesini mahvedecek kadar vahşice bir eylem yapıldı, neden bu eylemi yapan insanlar dış etkenlerin etkisinde kalıyor ve böyle eylemler gerçekleştiriyor, neden insanlar bunu yapmak zorunda hissetti kendini gibi.Bu sorulara cevap verebilmeye başladınız diyelim. Cevapladığınız her bir "Neden?" size vicdanınıza kalıcı çözüm getirmez ancak kalıcı çözüme götürür. Ve çözüm aşağıdaki sorudadır:
"Bu nedenlerin çözümü için ben ne yaptım?"
Gerçekten ne yaptık? İnsanların hayatlarını kaybetmemesi adına, adil bir toplumda yaşamak adına, gerçek eğitimin verilmesi adına, bizim dışımızdaki canlıları beslemekten öte onlara bizim beslememizin, korumamızın gerekmediği yaşam alanları oluşturmak adına ne yaptık? Onlara kalıcı çözümü bulmak adına herhangi bir hamle yaptık mı? Geçici çözümlerle kendimizi avutmamızın nedeni ne ? Dünyadaki tüm sorunların çözümünü bir kişi getiremez, ama sorduğu "Neden?" sorularına gerçek çözümü bulabilmiş kişi erişeceği her bir insanın algısını değiştirerek kalıcı çözüm adına en güçlü adımı atar. Tüm insanların algısının değişmesi aynı şekilde olmaz ancak her insanın algısını değiştirmek için bir yol mevcuttur.
O yüzden bu yazıyı sonuna kadar sabrederek okuyan herkesten tek ricam, Dünya'ya geliş amaçlarını hatırlamaları ve bunun üzerine bi'şey yapmaları.
Düşün! Sorgula! Harekete geç!
Not: Yazının başlığını konuşmasında gördüğümde çok beğendiğim için çaldığım Emin Çapa'dan özür diliyorum.
(Alternatif Ey İnsan, Sen Vicdanını Nerede Kaybettin?)
Yorumlar
Yorum Gönder